6 Aralık 2010 Pazartesi

Nikolaus


Bugün hava günesli. Insanin ici aciliyor ve bugün 6 Aralik. Almanya'da Nikolaus kutlaniyor.

Bu gece cocuklar, cizmelerini kapinin önüne koyuyorlar ve acaba Nikolaus neler getirecek diye sabaha kadar merak icinde bekliyorlar.

Nikolaus, cizmelerin icine gece cikolata, ufak tefek hediyeler koymus oluyor ve sabah, cocuklar uyaninca ilk isleri cizmelerine bakmak oluyor. Cizmelerinden cikan hediyeleri büyük bir sevincle aciyorlar. Ayni gün tüm cocuk yuvalarinda da kutlamalara devam ediliyor. Bir baba, ya da orada calisan birisi, Nikolaus kiyafetini giyerek, cocuklarla tek tek konusuyor. Gecen sene icerisinde ne kadar usluydular, ne kadar yaramazlik yaptilar, anne babalarini dinlediler mi gibi sorular sorduktan sonra, cuvalin icinden cikardiklari hediyeleri cocuklara dagitiyorlar.






Bu da buranin bir kültürü.

5 Aralık 2010 Pazar

Bugünlerden görüntüler



Soguk bir kis gününden görüntüler ...

Almanya'da kis

Almanya'da kis tüm hiziyla devam ediyor. Bugün tüm gün kar yagdi. Ucak seferleri ya iptal edildi, ya baska havaalanina yönlendirildi, ya da 1 saatten fazla gecikmeyle inebiliyor. Bugünkü Köln-Bonn havaalanina 14:45'de inmesi beklenen Istanbul ucagi 16:30 da ancak inebildi. 1 saat 45 dakika gecikme. Ucakta bulunan yolcular icin mutlaka hic güzel bir durum degildi ve havaalaninda bekleyen yakinlari icin merakli endiseli, korkulu saatlerdi. Yolcunuzu evde bekliyorsaniz, siteyi sürekli yeniden yükleyerek, son durumu takip ediyorsunuz ve ucak indi yazisini görünce sükrediyorsunuz.















26 Kasım 2010 Cuma

Almanya'da kis - 26.11.2010

 Almanya'da ilk kar. Havalar sogudu.  Kar yagmaya basladi. Ise giderken, arabadan cekilen resimler.






15 Kasım 2010 Pazartesi

14 Kasım 2010 Pazar

Sonbahara devam

Üc gün üst üste yagmur. Gri bir hava. Cekilmiyor. Insanin ici karariyor.


Sali günü Türkiye'de bayram. Burada ha bayram, ha degil, hic bir farki yok. Normal is günü. Insanlar, okullarina, islerine aynen devam ediyorlar. Bazi okullar, isyerleri, müslümanlar icin bir gün tatil veriyorlar.

9 Kasım 2010 Salı

10 KASIM 2010

1 Kasım 2010 Pazartesi

Allerheiligen ve Weihnachten

Almanya'da, okul ve isyerleri, katoliklerin cogunlukla yasadiklari eyaletlerde bugün tatil. Kutsal saydiklari katoliklerin tamaminin anma günü. 

Bizler icin de güzel bir dinlenme günü.

Weihnachten (Christmas) (24.12.2010)'a kadar neredeyse her haftanin bir günü ya katolikler, ya da protestanlar icin dini bir gün.
Totensonntag, Buß und Bettag, bunlardan ikisi. Mesela Totensonntag'da mezarlar ziyaret edilir ve mezarlara mumlar, cicekler götürülür. Bizlerin bayramlarda yaptigi gibi, ölen yakinlar hatirlanir.

Daha sonra üzerinde 4 tane mum olan cicekler, cam süslemeleri alinir ve 4 Pazar arka arkaya 1. Advent, 2. Advent, 3. Advent ve 4. Advent kutlanir. 1. Advent'de 4 mumdan ilki, 2. Advent'te ikincisi yakilir ve derken 24.12 kutsal aksam (Weihnachten) beklenir.


 Advent baslamadan önce, cocuklara, hatta büyüklere de Advent takvimi denilen 24 günlük bir takvim alinir ya da yapilir. Cocuklarin takviminde, her tarihin arkasinda ya cikolata, ya ufak bir hediye vardir. 24 günlük takvim bittiginde, kutsal aksama ulasilmis ve heyecan iyice artmistir. Özel yemekler yapilmis ve o gün kilise ziyaret edilmistir.Artik sira cam agaclari altinda heyecanla beklenen hediyeleri vermeye gelmistir.


28.11 - Pazar  1. Advent
05.12 - Pazar  2. Advent
12.12 - Pazar  3. Advent
19.12 - Pazar  4. Advent
24.12  - Heiligabend
25.12 -  1. Weihnachten tatili
26.12 -  2. Weihnachten tatili
Is yerleri sadece 24.12 'de yarim gün ve 25 ve26.aralik günleri tatil oluyor. Ama okullar bu dönemde 2 haftalik tatile giriyor.

30 Ekim 2010 Cumartesi

Halloween 2010

Cadilar Bayrami da denilen, Halloween Almanya'da önceleri kutlanmazdi. Son yillarda kutlanir oldu. 31 Ekim yaklasirken, marketlerde, ciftliklerde süs kabagi daha cok satilir oldu.
Bugün yoldan gecerken, bir ciftligin önündeki kalabaligi fark ettim ve arabayi kenara park edip biraz bakindim, resim cektim. Insanlar evlerini süslemek icin, süs kabagi almaya gelmislerdi.

 Burasi ciftligin girisi.

(Ciftliklerin, temiz ve bakimli olmalari hemen dikkatimizi cekiyor)

Cifciler, tarlalarindan topladiklari kabaklari satisa cikartmislardi. Büyüklü kücüklü kabaklar alicilarini bekliyordu..

 








Sera icinde satilan süs kabaklarindan bir tane de ben sectim.

Bu ailenin kizlari da en güzel kabagi bulmaya calisiyor.













Bugünkü google ve
Happy Halloween amblemi:
(www.google.de)

Sonbahar 2010

Sonbahar geldi, yapraklar dökülmeye basladi. Caddeler, kaldirimlar yaprak dolu. Yapraklara basan insanlarin kayma ihtimali var. O zaman ne yapmak gerekiyor, bu yapraklari toplamak gerekiyor tabii ki. 
Bu teyzemiz de evinin önündeki yapraklari topluyor. Ne bir kapici, ne bir hizmetci yapiyor bu isi. 
Burada, ev sahipleri, evlerinin önünü temiz tutmak zorundalar. Yapraktan, kardan dolayi, ayagi kayan birisi, bir yerini kirarsa, bunun tüm hastane ücretini, evinin önünü temiz tutmayan aile karsilamak zorunda. O yüzden kar yagmaya baslayinca da, insanlarin ilk isleri, evlerinin önlerinde yürüyecek kadar yollar acmak oluyor.

28 Ekim 2010 Perşembe

29 Ekim 2010



Cumhuriyetimizin 87. Yili Kutlu Olsun.
 Almanya Çevre Dairesi (UBA), "Por Çöz" adlı Türk markası kireç çözücüsünün ülkede satışını geçici bir süre için yasakladı.
Kireç çözücünün içinde yüzde 20’den fazla oranda nitrik asit bulunduğu, bu nedenle doğru kullanılması durumunda bile teneffüs edilecek zehirli gazın sağlık sorunlarına yol açabileceği belirtildi.

(Almanya Almanya'da kullanilmasini engelliyor, insanlarinin sagligini düsünüyor, ya Türkiye? Bizim insanlara olacak zarari kim düsünüyor?)



Bedava yasiyoruz, bedava
hava bedava, bulut bedava
...

27 Ekim 2010 Çarşamba

Biraz da Türkiye'den

Gazeteleri okuyorum.
"Kadiköy'de korkunc olay, 3 yildir birlikte yasadigi sevgilisi AA'nin kendisinden ayrilmak istemesine öfkelenen AA, iki tabancayla dehset sacti."
"Nisanlisindan ayrilan MT,  10. kattan atladi"
gibi haberler. Allah allah. Nasil tepkiler bunlar? Ayrilmak istedi diye kadini vurmak, intihar etmek neden?

 Duygularimizi, sevgilerimizi, üzüntülerimizi ne kadar asiri, ne kadar abartili yasiyoruz. Anlayamiyorum.

26 Ekim 2010 Salı

Elmalar

Hamburg'un güneyi, Altes Land.

Elma ve kirazlariyla meshur. Sonbahar, elmalarin olgunlastigi mevsim. Bu resimler iki hafta önce cekildi. Don olmadan toplamislardir umarim.

Isterseniz elmalari kendiniz toplayip, topladiginiz elmalari satin alabilirsiniz.

Kücücük agaclardaki elmalarin coklugu
ve

agaclarin cetvelle cizilmis gibi görüntüsü tek kelimeyle harika.
Kendiniz toplamak istemiyorsaniz, yöre ciftcilerinin sattiklari elmalardan alabilirsiniz. Elmalardan yapilmis, sarap, sirke, elma suyu gibi icecekleri de burada bulmaniz mümkün.
10 kilo elma 6,00 € ve 2 kg kirmizi erik 3,50€.
Bunlar da yeni ekilmis elma agaclari. Bir iki yil sonra bunlar da kilolarca elma verecektir.

(Bilincli uygulanan ciftcilige hayran olmamak elde degil)


25 Ekim 2010 Pazartesi

Almanya'da ilk don

Bu sabah ilk kez arabalarin camlari dondu. Hava bayagi soguktu. Yavas yavas kis geliyor.

22 Ekim 2010 Cuma

Almanya'da yasam

Almanya'da yasam tabii ki sadece olumsuz degil. Benim cok begendigim seyler var bu yasam icerisinde. Ara ara bunlari burada paylasacagim.

Mesela: Bisiklet olayi. Yaslisi, genci, cocugu, kadini erkegi icin bisiklete binmek burada en dogal bir sey. Türkiye'den tanidigim bir genc kiz, kücükken bana bisiklet ve paten yasakti demisti. Ailesi aman birsey olur diye izin vermemisler.

Cocuklara kaskini giydirdikten ve kurallari ögrettikten sonra cekinilecek bir sey yok diye düsünüyorum ama ne yazik ki Türkiye'de olan su gercegi de göz ardi edemiyorum. Araba kullanan kisiler,  yollarin sadece kendilerine ait oldugunu saniyor ve ne yayalara, ne bisikletlilere saygi gösteriyorlar. Bisiklet yolu ise ne yazik ki yok denecek kadar az ve ancak son zamanlarda Istabul'da cok cok kücük alanlarda yeni baslamis durumda. O durumda anne babalarin kaygilarini da anlayabiliyorum.

Resimde de görüldügü gibi, yollarda arabalardan cok bisikletler var. Sehir icine giderken insanlar, park sorunuyla ugrasmamak icin bisikletle gitmeyi tercih ediyorlar.

Annnesinin yaninda lambanin yesil olmasini bekleyen cocuk.





Güzel bir manzara
Lambanin yesil olmasini bekleyen yayalar ve bisikletliler.
Bisiklet yolu belki dikkatinizi cekmistir.

Blog icerigine dair

Blog icerigi yavas yavas belirleniyor. Almanya ve Türkiye'de yasam, her iki ülkede yasamanin avantaj ve dezavantajlari, güzel ve güzel olmayan taraflari gibi konular bu blogun konusu olacak gibi görünüyor.

Neden yaziyorum bunlari?  Baskalari birseyler ögrensin diye mi? Tabii ki hayir. Sanirim ilk etapta, düsüncelerimi paylasmak ve yazarak rahatlamak istiyorum.Okumak isteyen olursa ne ala, okumak isteyen olmazsa yine de ne ala. Yani cok fark etmez. 

Bu konularda farkli düsünceleri ögrenmek kötü mü olur? Tabii ki hayir. Baskalari yazdigim konular hakkinda ne düsünüyor, ne kadar dogru düsünüyor, nerelerde yaniliyorum, bunlari bilmek eh hic de fena olmaz. Zamanla neler olacak görecegiz bakalim.

Hayirlisi diyelim.
.

21 Ekim 2010 Perşembe

Almanya'da yabanci - Türkiye'de Almanci

Almanya'daki yabanci sorununun asil nedeni, bence, insanlarin yabanci olmalarindan kaynaklanmiyor, insanlarin egitim düzeylerinin farkliligi, politik düsünceleri, hayata bakislarindaki farkliliklardan kaynaklaniyor. 

Bunu su sekilde daha iyi anlatabiliriz. Istanbul, Ankara, Izmir gibi büyük sehirlerde, bilindigi gibi, hemen hemen her apartmanin bir kapicisi bulunmaktadir. Kapicilik yapan bu insanlar, Anadoludan büyük sehirlere göc etmis, cogunlugu ilkokul mezunu dahi olmayan kisilerdir. Calistiklari apartmanin temizligini yaparak, evlerin cöplerini bosaltarak, alisverislerini yaparak günlük yasamlarini devam ettirmeye calisirlar. 
Dikkat ederseniz, bu insanlarla apartman sakinleri arasindaki diyalog oldukca mesafelidir. Bu kisilere misafirlige gidilmez, cocuklar kapici cocuklariyla oynatilmazlar, onlara sanki ayri bir dünyanin insaniymis gibi davranilir.

Oysa ki apartmanda oturan kisi ya da onlarin anne babalari da cogunlukla Anadolu'dan büyük sehre göc etmis, cocuklari daha iyi is sahibi olsun, daha rahat yasasin düsüncesiyle, yemelerinden icmelerinden kesip, cocuklarini okutmaya calismislardir. Belli bir yasam standardina ulastiktan sonra ise, onlar kadar sansli olmayan ve yasamlarini kapicilikla saglamaya devam eden insanlara, ikinci hatta ücüncü sinif insan muamelesi göstermelerinin cok dogal oldugunu düsünmüslerdir .

Türkiye'de kendi insanlari tarafindan kabul görmeyen, ayni düzeyde kabul edilmeyen bu insanlarin ya da onlarin akrabalarinin, hemsehrilerinin, Almanya'ya geldikleri zaman, burada zorluk cekmeleri, Almanlarin onlari benimseyememesi kacinilmaz degil midir?

Türkiye'deki sehir hayatina uyum saglamakta (isteyerek ya da istemeden) zorlanan, bu insanlar, Almanya'daki yasama kolay ayak uydurabilirler mi? Renkli, alli güllü elbiselerinden kolayca vazgecebilirler mi?

Iste bu durumda benim düsünceme göre, Almanlar (gercekten yabancilarla uyumlu yasamak istiyorlarsa!) sorunu cok iyi incelemeliler ve ona göre cözüm bulmaya calismalidirlar. Sorunu ele, yabanci, Türk sorunu olarak almamalidirlar. Egitime önem verip, bu insanlari bu topluma nasil kazandirabiliriz diye kafa yormalidirlar.

(Bu arada sunu da söylemeden gecemiyecegim. Kapici, cirak v.s. diye kücümsedigimiz!! bu insanlari topluma kazandirmak icin, Türkiye'de adim atildigini, caba gösterildigini düsünebiliyor musunuz?)

20 Ekim 2010 Çarşamba

Almanya'da yabanci olmak

Bu aralar Almanya  yabancilari yine bol bol konusur oldu. Sorun olarak gördükleri bu insanlar, konusulanlari ya dinlemiyor ya da almancalari olmadigi icin anlamiyorlar bile. Anlayip, yaralanan, üzülen, konusmalardan olumsuz etkilenen insanlarsa, yine buraya uyum sagladi diye nitelendirdikleri insanlar oluyor. O durumda ne oluyor. Uyum sagladi denilen insanlar, yabancilar üzerine bu kadar cok konusulmasindan bikip, bir an önce kendi vatanlarina dönmeye calisiyorlar.
Almanya iyi mi ediyor bu tavriyla?
Sonucta, bu politikalari devam ederse, okuyan, belli bir kültür düzeyine ulasmis insanlar, Almanlarla hicbir sorunu olmadiklari halde, burada üst düzey islerde calistiklari halde, ülkelerine dönecekler ve Almanlar'da uyum saglayamiyor dedikleri yabancilarla basbasa kalacaklar. Almancayi güzel bilen, duyarli insanlar kalmadigi zaman, Almanca bilmeyen kisilerle baglar iyice kopacak ve iki toplum arasindaki ucurum iyice büyüyecektir.

2 Eylül 2010 Perşembe



Hala tam karar veremedim. Düsündügüm konular var. Derenin akisina birakalim kendimizi. Bakalim hangi bilinmezliklere götürecek.

1 Eylül 2010 Çarşamba



O kadar yol almisken,  zorluklari o kadar asmisken, neden geri gitmeye basladik?

29 Ağustos 2010 Pazar

30 Agustos Zafer Bayrami

Aç insanlarn karnını doyurduğm zaman bana kahraman diyorlar.
Bunların neden aç olduğunu sorduğum zaman ise; bana komünist diyorlar.

Ernesto Che Guevera

Anlar


Eger yeniden baslayabilseydim yasama,
Ikincisinde daha çok hata yapardim.
Kusursuz olmaya çalismaz, sirtüstü yatardim.

Neseli olurdum, ilkinde olmadigim kadar.
Çok az seyi ciddiyetle yapardim.
Temizlik sorun olmazdi aslinda,
Daha çok riske girerdim,
Daha fazla seyahat ederdim,
Daha çok günes dogusunu izler,
Daha çok daga tirmanir
Daha çok nehirde yüzerdim.

Görmedigim birçok yere giderdim,
Dondurma yerdim doyasiya ve daha az bezelye.

Gerçek sorunlarim olurdu hayali olanlarin yerine.
Yasamin her anini gerçek ve verimli kilan insanlardandim ben.
Yeniden baslayabilseydim eger,
Yanliz mutlu anlarim olurdu.

Farkinda misiniz bilmem,
Yasam budur zaten:
Anlar, sadece anlar, sizde ani yasayin.

Hiçbir yere yaninda termometre, 
su, semsiye ve parasüt almadan gitmeyen insanlardandim ben.
Yeniden baslayabilseydim,
ilkbaharda pabuçlarimi firlatir atardim.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çiplak ayaklarla.

Bilinmeyen yollar kesfeder,
güzelin tadina varir,
Çocuklarla oynardim, bir sansim olsaydi eger.

Ama iste 85'indeyim ve biliyorum...
Ölüyorum...

Jorge Luis Borges

Insan














Yenildiğinizi düşünüyorsanız yenilmişsinizdir.
“Başarı istenmediği yere gelmez…

Cesur olmadığınızı düşünüyorsanız korkaksınızdır.

Kazanmak istiyor fakat kazanamayacağınızı düşünüyorsanız,
kesinlikle kazanamazsınız demektir.

Kaybedeceğinizi düşünüyorsanız çoktan kaybetmişsinizdir.

Dışarıdaki dünyaya çıktığınızda anlayacaksınız ki,
başarı ancak onu istediğiniz takdirde gelecektir.

Her şey insanın kafasında biter.

Alt edildiğinizi düşünüyorsanız alt edilmişsinizdir.
Yükselmek için yüksek düşünmelisiniz.
Bir ödülü kazanmadan önce kendinizden emin olmalısınız.
Yaşam savaşını kazanan her zaman en güçlü ya da en hızlı olan değildir.
Er ya da geç kazanan kişi, kazanacağını önceden düşünebilen kişidir.”

Arnold Palmer

Büyük Iskender, Aristo' ya bir mektup yazar ve ''Zaptettigim topraklardaki insanlari tahakkümüm altinda tutabilmek için neler yapmaliyim '' diye görüsünü sorar.

1- ülkenin ileri gelen insanlarini sürgüne mi göndereyim?
2- ülkenin ileri gelen insanlarini hapse mi atayim?
3- ülkenin ileri gelen insanlarini kiliçtan mi geçireyim?

Aristo' nun cevabi :
1- sürgünde toplanip sana karsi bas kaldirirlar,
2- hapishaneler militan yuvasi olur, kontrolden çikar,
3- onlardan sonraki kusak intikam hirsiyla büyür, tahtini sallar.

Çözüm olarak su nasihati verir: ''insanlarin arasina nifak tohumlari ekeceksin, birbirleriyle savasinca hakem olarak kendini kabul ettireceksin, ama anlasmaya giden bütün yollari tikayacaksin.''

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Bir soyadı hikayesi


 ...1934 yılında soyadı kanunu çıktı, her yurttaş kendine bir soyadı alacaktı. Herkes kendi soyadını kendisi seçtiği için insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı. Dünyanın en cimrileri 'eli açık', dünyanın en korkakları 'yürekli', dünyanın en tembelleri 'çalışkan' gibi soyadları aldılar. Bir mektup yazabilecek zamanda ancak imzasını atabilen bir öğretmenimiz kendisine 'çevikel' soyadının almıştı. özellikle Türklüğü karışık olanlar 'öztürk' soyadını kapışıyorlardı.
 
Her türlü yağmada hep sona kaldığım için güzel soyadı yağmasında da sona kaldım. Bana, ortada böbürlenebileceğim bir soyadı kalmadığından, kendime 'nesin' soyadını aldım.
 
Herkes 'Nesin' diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim....

YASLANINCA YAPILMAYACAKLAR LISTESI‏

Bizim nesil, ve ozellikle de büyük şehirlerde yaşayanlar, Türkiye’nin ilk yalnız yaşlıları olacagiz.

Kimimizin hic çocuğu yok; olanların da çocukları hayatını başka şehirlerde hatta baska memleketlerde sürdürüyor olacak.
Aynı yerde olsalar bile artık kimsenin çocuğu bizim gibi kendisini anne-babasına karşı sorumlu hissetmeyecek.
Hani eskiden yaşlılarla ilgili yurt dışı efsaneleri duyardık ya; “Yalnızlıktan parklarda kendi kendilerine konuşuyorlar”, “ hepsinin köpeği varmış” diye...İşte biz de onlardan olacağız.
İşte tam da bu nedenle şimdiden yaşlılık planları yapmakta yarar var.

Evet belki henuz orada degiliz ama asagidaki yazıyı mumkunse her firsatta yeniden okuyalim. Hatta aklimiza geldikce kendi deneyimlerinizden eklemelerinizi de yapalim...

***

YASLANINCA YAPILMAYACAKLAR LISTESI:

-- Konuşmalarımın, örneklerimin her öznesi “Ben” olmayacak. “Ben böyle yaptım”, “Ben var yaaa...”, “Ben meslekteyken” demeyeceğim. Her muhabbete atlayıp durmadan anılarımı anlatmayacağım.

- Açılan her konuyu kendi anıma dayandırmayacağım.
- Anıları da abartmayacağım.
- Unutup aynı anıları tekrar tekrar anlatmamak için çevremdekilerden yardım isteyeceğim.
- Kibarca, “evet, daha önce anlatmıştınız” diyenleri duymazdan gelmeyeceğim.
- Restoranda, yolda gürültü yapan gençlere, çocuklara bakıp “cık cık cık” yapmayacağım, asabi asabi kafa sallamayacağım.
- Kimseye “gençliğinizin kıymetini bilin” demeyeceğim. zaten bilmeyeceklerini unutmayacağım.
- Genç kızlara, “Saçınızı boyatmayın, makyaj yapmayın; gerek yok. Zaten ileride mecbur kalacaksınız” demeyeceğim.
- Çünkü asıl o zaman yapılmayacağını bileceğim.
- Bir olayı anlatmam 2 saat sürmeyecek. Kısa giriş, mümkünse az gerekçe ve hemen sonuç...
- Erkeksem önleri artık olmayan saçlarımı uzatıp, ense kökünden at kuyruğu yapıp, çapkınlığa çıkıp “kart zampara” olmayacağım.
- Kadınsam estetiği dozunda bırakacağım. 70’lik bedene çekik ve şiş 30’luk surat yaptırmayacağım.
- Fuşya, parlak sarı ve lame kıyafetlerden uzak duracağım.
- Her konunun en doğrusunu bildiğimi sanmayacak, daha da önemisi bunda diretmeyeceğim.
- Sinirli olmayacağım.
- Kendimi sevimli sanmayacağım.
- Karşı fikirlerle karşlaştığımda hırçınlaşmayacağım.

-Saçımı kadınsam platin sarısına, erkeksem kızıl kahveye boyatmayacağım.

- Yanılıp bıyıkları da boyayıp, iki gün sonra sarı kara bıyıklarla gezip çoluk çocuğun maskarası olmayacağım.
- Kadınsam dar paça dar jean, erkeksem Hawaii gömlekler giymeyeceğim.
- Şapka takmayacağım.
- Ayrıldığım iş yerine ziyarete gitmeyeceğim.
- Hadi dayanamadım gittim, genç meslektaşlara “Ben senin patronun M’yi tanırım. Bizim stajyerimizdi” demeyeceğim.
- Gaza gelip “Dur bir arayayım keratayı” gibi girişimlerde bulunup kendimi rezil etmeyeceğim.
- Başka tanıdıkların iş yerlerine de gitmeyeceğim.
- Gidersem de 10 dakikadan fazla kalmayacağım.
- Hele hele, “siz işinizi yapın ben çayımı içerim” deyip saatlerce oturmayacağım.
- Telefon açmadan emrivaki yapıp kapılarına dayanmayacağım.
- Çok konuşmayacağım, çok konuşmayacağım, çok konuşmayacağım. ..

- “World is against me” sendromuna girmeyeceğim.
- Biraz da arabeskleşip “öldürmeyen düşman beni kuvvetlendirir” girdabına düşmeyeceğim.
- Hayatı kendi yaşadıklarımdan ve duyduklarımdan ibaret sanmayacağım.

- Herkesi kendim gibi emekli sanmayacağım.
- Telefon edip direk konuya dalmayacağım, “Müsait misin?” diye soracağım.
- Telefonlarıma cevap verilmediğinde, ısrarla aramaya devam etmeyeceğim. Müsait olmadığını düşünüp, hemen alınmayacağım.
- Gençken kariyer ve para peşinde koşmaktan, birtakım hobiler edinmeyip, şimdi yapacak bir şey bulamayıp sudan çıkmış balığa dönmüşsem, artık zor da olsa bunları yapmaktan vazgeçmeyeceğim.
- Gençken para, kariyer ve karı kız peşinde koşacağım diye hısım akrabayı, arkadaşlarımı ihmal edip, görmezden gelmişsem, çevremi dağıtıp, şimdi maymun gibi ortada tek başıma kalmışsam, bu saatten sonra yalnız kalmama uğruna kurulacak arkadaşlıklara çok dikkat edeceğim.
- Acımasız olmayacağım...
- “Ben nasıl yaptım, onlar da yapsın efendim!” demeyeceğim.
- İnsanın kırk yaşına kadar geçen yıllarının bir kitap, geriye kalan yıllarının da o kitabın eleştirisi olduğunu savunmayacağım.
Ama hem savunmayıp hem de uygulamayacağım.
- “Eğlence gençlikte günah, yaşlılıkta çılgınlıktır” felsefesini ilke edineceğim.
- Sakin bir sahil kasabasına yerleşip iyice bunalıma girmeyeceğim.
- O sessizlikte denize bakıp bakıp geçmişimle hesaplaşıp, gelecek göremeyip kendimi iyice yaşlanmaya bırakmayacağım.
- Mümkünse yaşadığım şehrin en kalabalık merkezine yerleşeceğim. Onunla bununla dalaşıp yakınlarımı rahat bırakacağım...
- Bu listeyi de saklayıp her sene yeni maddeler ekleyeceğim.
- Gençlerle konuşurken “ben sizin yaşındayken” diye söze başlamayacağım.
- Sırf yaşımdan dolayı saygı görmeyi beklemeyeceğim.
- Para karşılığı genç kızlarla birlikte olmayacağım
- Kimseye “içimdeki çocuk”tan bahsetmeyeceğ im.
- Âşık olan gençlere “Ben de âşıktım ama geçiyor, aşk geçicidir” demeyeceğim.
- Gençlerin heyecanlarını hafife almayacağım. Onlara sürekli sabretmelerini söylemeyeceğim.
- Pembe toka takmayacağım.
- Çocuk büyütmek üzerine akıl vermeyeceğim.
- Herkesin kocasının(karisinin) benim kocamla(karimla) aynı karakterde olduğunu farzedip onlara bu doğrultuda akıl vermeyeceğim.

***********

HEPIMIZE IYI YASLANMALAR

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Tango

Sessizce bir MERHABA

MERHABALAR